.

.

3 Eylül 2012 Pazartesi

Georgetown Üniversitesi Siyaset Bilimci Yrd.Doç.Dr.Birol Başkan ile "Ortadoğu'daki Gelişmeler" Konulu Twit-Söyleşimiz



Türkbaharı Dünyanın ilk Online-Sosyal Thinktank Platformunda sizleri 02Eylül2012 Saat:22.00'da Georgetown Üniversitesi Siyaset Bilimci Yrd.Doç.Dr.Birol Başkan ile buluşturduk. Sn.Başkan Ortadoğu'daki gelişmelere dair sorularımızı yanıtladı.



Türkbaharı Moderatör: Öncelikle davetimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Dilerseniz twit-söyleşimize başlayalım. Tunus'tan çıkan bir esinti Ortadoğu'da Arapbaharı'na neden oldu.Sizce Arapbaharı halkların kendi iradelerimidir?

Yrd.Doç.Birol Başkan: Kuşkusuz yabancı devletler Arap Baharı sürecini kendi lehlerine çevirmeye çalışmaktadırlar. Fakat bu isyanların/protestoların Arap halklarının iradesinin yansıması olmadığı anlamına gelmez.Uluslararası politikada silik ve bağımlı, İsrail karşısında zayıf ve haysiyetsiz, kendi siyasi ve iktisadi menfaatlerinden ötesini göremeyen Arap rejimlerinin hemen hemen her alanda gösterdikleri başarısızlıklarının faturasıdır Arap Baharı.

Türkbaharı Moderatör: Arapbaharı sizce Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgedeki dengeleri nasıl etkiledi? Arapbaharı beklenen birşey miydi?

Yrd.Doç.Birol Başkan: Arap Baharı-öncesi durumun devam etmeyeceğini ileri sürenleri dinledim. Arap dünyası üzerine yaptığım okumalardan benim de çıkardığım netice bu oldu. Ama tabi ki kimse bu patlamanın 2010’un Aralık ayında, Tunus’ta olacağını tahmin edemezdi. Arap Baharı’nın etkilerinin eksiksiz bir muhasebesini yapmak için henüz çok erken. Fakat Türkiye için şimdiden önemli değişiklikler getirdiği kesin. Arap baharı AKP’nin iktidara geldiğinde Ortadoğu’da bulduğu çok uygun ortamı değiştirdi. Artık bir taraftan Arap otoriter rejimleri ile iyi ilişkiler kurup, aynı zamanda Arap halkları nezdinde popülaritelerini artıramayacaklar. Daha da önemlisi, hem İran’la hem de Arap devletleri ile aynı anda iyi ilişkiler geliştiremeyecekler. Arap Baharı ile söz konusu taraflar Türkiye’den o zamana kadar istemedikleri tercihleri yapmak zorunda bıraktı.

Türkbaharı Moderatör: Siz Katar'da Arap dünyasını yakından takip ediyorsunuz.Arapbaharı sonrası bölgede nasıl bir yapıya doğru gidiliyor?

Yrd.Doç.Birol Başkan: Tahminlerimi söyleyebilirim sadece:
1- Mısır, uzun süredir boş bıraktığı bölgede liderlik konumunu tekrar doldurabilir.
2- Körfez Arap ülkeleri Ortadoğu politikasında daha etkin bir siyasi, iktisadi ve kültürel konuma yükselebilir.
3- Bununla bağlantılı olarak, Müslüman Kardeşlerin ve Selefilerin Arap dünyasında daha da etkisinin artacağını bekliyorum.
4- Tunus hariç, Arap dünyasına demokrasinin geleceği konusunda kuşkuluyum. Zaten Arap dünyasının da şu an için iyi yönetime ihtiyacı var. Demokrasi her zaman bunu garanti etmez
5- İran’ın daha da yalnızlaşacağını, İran-Körfez rekabetinin daha da kızışacağını, bununla bağlantılı olarak bölgenin daha da fazla silahlanmaya gideceğini sanıyorum.

Türkbaharı Moderatör: İran'ın Suriye'de Esad'ı açıkça desteklemesini ve Türkiye'ye açık tehditlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yrd.Doç.Birol Başkan: 1979’dan beri sürekli köşeye sıkıştırılmış, kuşatılmış psikolojisi ile yaşayan bir rejim bu. Ne ABD, ne İsrail, ne de Körfez Arapları İran’daki rejimi bu psikolojiden kurtaracak adımları attı. Bir tek AKP döneminde Türkiye’nin bu yönde yapıcı adımları oldu, ama maalesef Arap Baharı ile bu adımlar sonuçsuz kaldı. Bu yıpratıcı ortamda İran’daki İslami rejimin hayatta kalma stratejisi ilk savunma hattını olabildiğince geniş bir coğrafyada çizmek oldu. Bölgede çıkan her sorun dolaylı da olsa İran’ın güvenliğini artırıcı oldu. Suriye’de ki durumda öyle. Suriye’de kriz ne kadar devam eder, Esad ne kadar konumunu korursa, İran o kadar güvende olacaktır. İran’ın Türkiye ile alakalı da benzer bir strateji izleyeceğini düşünüyorum.İlk akla gelen Türkiye’nin PKK sorununu kaşımak olur ki, İran bunu daha önce de yapmıştı. 

Türkbaharı Moderatör: Kürt sorununu çözememiş Türkiye bölgedeki Kürt'lerin potansiyel birleşmeleri karşısında nasıl bir politika izlemeli?

Yrd.Doç.Birol Başkan: Mevcut şartlarda Türkiye, İran, Suriye ve Irak’taki Kürtleri tek bir devlet sınırları içinde birleştirecek bir Kürdistan’ın kurulabileceğini düşünmüyorum. Bunun için çok ciddi sistemik değişikliklerin olması gerek. Dünya Savaşı kopacak ve toptan Ortadoğu haritası yeniden çizilecek filan. Normal koşullarda bağımsız bir Kürdistan’ın ortaya çıkması sadece Kuzey Irak’ta ihtimal dahilinde, ki orada hemen hemen bağımsız bir devlet var zaten. Türkiye de bu durumu kabullenmiş gibi gözüküyor. Davutoğlu’nun en son ziyareti de bunu göstermiyor mu? Türkiye ne yapmalı? Türkiye’nin daha acil yapması gereken PKK terörünü bitirmektir. Görünen o ki, PKK varolduğu sürece Türkiye’deki Kürtler barışçıl, teröre prim vermeyen ve sivil bir hareketi başlatabilecek gibi gözükmüyor. "PKK terörü nasıl bitirilir" sorusu bambaşka bir soru bence. Konu ile alakalı uzmanlarla konuşmak daha doğru olur.Görünen o ki, PKK ile mücadelede AKP ciddi bir gevşeklik gösterdi. şuan bu gevşekliğin fiyatını Türkiye acı bir şekilde ödüyor.

Türkbaharı Moderatör: "Körfezin Kürtleri Şii'lerdir" söyleminiz bölgede potansiyel bir Şii yapılanmasına mı işaret ediyor?

Yrd.Doç.Birol Başkan: Körfez ülkelerinin hepsinde oranlar değişse de Şii nüfusu mevcuttur. Şiilerin en az problem yaşadığı Katar’da bile Şiilere karşı belli bir ayrımcılığın yapıldığını söylemek mümkündür. Ben o sözü bu anlamda söyledim. Körfez’deki Sünni Arap rejimlerinin, Şiilere belli bir kuşku ile baktıklarını ve İran’ın potansiyel beşinci kolu olarak gördüklerini söyleyebilirim. Bu korku ne kadar gerçekci, ne kadar abartılmış kestirmek zor. Ama özellikle 1979 İslam Devrimi ile Körfez’de Şiiliğin siyasi bir kimlik olarak daha da güçlendiği tarihi bir gerçek. Körfez Şii Araplarının İran’la ilişkileri dini olarak güçlüdür. Özellikle Meşed’e dini vecibe olarak gidip gelen bir çokkörfez Arabı var. Bunu sorunlu yapan bu dini turizmin olması değil. Şiiliğin tabiatıdır. Hacca giden Türkler, Suudi Arabistancı olmaz. Meşhed’e giden de İrancı olmaz denebilir. Ama Şiilik Sünnilikten biraz farklı.Uzun konu ama Şiilikteki dini rehberlik müessesesi Şii alimlerini daha önemli hale getiriyor. Normal bir sii icin yani..Bahreyn’in kendi Ayetullahları olagelmiştir. Bu Ayetullahların İran’la ilişkilerine bakmak gerek Sistematik bir çalışma yapmadığım gibi, yapan da görmedim.

Türkbaharı Moderatör: Sn.Davutoğlu'nun Erbil ziyaretiyle birlikte Türkiye'nin bölgedeki politikalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yrd.Doç.Birol Başkan: Erbil ziyareti Bağdat’ın iddia ettiği gibi olduysa cidden vahim bir diplomatik skandala imza atılmış demektir. Kürt Milliyetçiliğinin efsane ismi olmaya doğru emin adımlarla giden Barzani’nin Türkiye’ye PKK terörü ile mücadelede bir faydasının olacağını düşünmüyorum. Bu açıdan da bakıldığında tasvip ettiğim söylenemez. AKP’nin şunu farketmesi lazım.PKK terörü ile mücadelede Türkiye yapayalnız. Kardeşlerimiz diye hitap ettikleri Arap liderlerinden veya entellektüellerinden var mı PKK terörünü kınayan? Kaderin bir cilvesi PKK terörü ile mücadelede en fazla desteği İran ve Suriye vermişti 2000li yillarda.. Tabi kendi menfaatleri öyle gerektirdi. Artık bu iki devletin bırakın Türkiye’ye yardımcı olmayı, PKK’ya destek vermemeleri için hiçbir sebepleri yok. AKPlilerin artık Ortadoğu gerçeği ile yüzleşmelerinin zamanı geldi.yoksa daha cok kan dökülür. Diplomasinin sınırlı faydası olur PKK ile mücadelede.

Türkbaharı Moderatör: Son olarak Dünyanın ilk Online-Sosyal Thinktank Platformu hakkındaki düşüncelerinizi alabilirmiyiz?

Yrd.Doç.Birol Başkan: Çok yerinde bir girişim. Umarım bölge ile etkileşimin tabana yayılmasına katkıda bulunursunuz. Yoksa daha uzun zaman Erdoğan Gül ve Davutoğlu'nun kişisel ilişkileri ile yürütmek zorunda kalır Türkiye ilişkileri.. Başarılar dilerim.

Türkbaharı Moderatör: Sorularımızı yanıtladığınız için teşekkür ederiz.

Yrd.Doç.Birol Başkan: Ben teşekkür ederim, zarif ilginiz için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder